32nd Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association

AIM: To present a case of Cushing ulcer requiring surgical intervention in a multitrauma patient

PATIENT: Five year old male patient was was referred to our hospital with the diagnosis of persistent upper gastrointestinal bleeding following a multitrauma in a car crash. The patient records showed that he received 10 units of blood in previous center. Upon arrival, left humerus and ulna fracture, right femur fracture, pelvis fracture, Le Fort II maxillofacial fracture and bilateral lung contusion were noted. The radiologic investigation did not show major trauma to intraabdominal organs. During our follow up with oral and iv antipeptic therapy the patient did not develop any sign of upper GI bleeding. Soon after switching to oral feeding regimen the patient developed acute lower gastrointestinal bleeding. Due to progressing hemodynamic instability and sudden hemoglobin level decrease the patient proceeded to emergency surgical intervention (upper and lower GI endoscopy-exploration). During upper GI endoscopy one healed ulcer in gastric antrum and one massively bleeding ulcer in duodenum were detected. Laparotomy and duodenotomy were performed. Due to massive bleeding and the possibility of important arterial structure being the cause of massive bleeding no extra intervention was performed. Oral feeding was started on fourth postoperative day. The course was uneventful and the patient was transferred to orthopedics department for further treatment.

RESULT: Stress ulcers are well known consequences of multi organ trauma but massive bleeding requiring surgery is extremely rare and results in high morbidity and mortality. In order to prevent this serios condition, antipeptic treatment should be properly arranged in every mutitrauma patient. 

AMAÇ: Çoklu travmaya sekonder gelişen ve cerrahi müdahale gerektiren Cushing ülseri olgusunu sunmak.

HASTA: Araç içi trafik kazası sonrasında dış merkezde 12 gün boyunca yoğun bakım ünitesinde yatırılarak tetkik ve tedavi edilirken, gelişen üst gastrointestinal kanama nedeniyle yaklaşık 10 ünite kan replasmanı gerektirmiş 5 yaşındaki erkek hasta kanamanın devam etmesi nedeniyle kliniğimize refere edildi. Hastanın sol humerus ve ulna fraktürü, sağ femur fraktürü, pelvis fraktürü, Le Fort II maksillofasiyal fraktür, bilateral akciğer kontüzyonu mevcuttu. Yapılan batın incelemesinde intraabdominal kanama bulgusuna rastlanmadı. Takibimizde iv ve oral antipeptik tedavi ile 3 gün boyunca hematemez veya melena gözlenmeyen hastada, oral beslenmeye geçtikten kısa bir süre sonra yüksek volümde hematokezya gelişmesi, hemoglobin düzeyinin 6.5’e düşmesi ve hemodinamisinin bozulması üzerine acil üst ve alt endoskopi-cerrahi kararı alındı. Yapılan acil üst GIS endoskopisinde mide antrumda iyileşmekte olan bir adet ülser ve duodenum birinci kıtada abondan kanayan ülser saptandı. Yapılan laparotomi-duodenotomi ile ülser tespit edildi. Masif kanama ve komşu majör arteryel yapıların ülsere açılmış olma ihtimaline karşın, ülser mukozası dikilerek kanama kontrolü sağlandı ve ek cerrahi işlem yapılmadı. Hasta postoperatif dördüncü günde oral beslenmeye başladı. Sorunsuz seyreden hasta ileri tetkik ve tedavi için ortopedi bölümüne refere edildi.

SONUÇ: Stres ülserleri çocukluk çağındaki çoklu organ travma olgularında beklenen bir durum olmakla birlikte, cerrahi girişim gerektirecek kadar majör kanama oldukça nadirdir ve yüksek morbidite- mortalite ile seyretmektedir. Bu tür olgularda ciddi kanamanın önlenmesi amacıyla antipeptik tedavinin erken dönemde verilmesi önemlidir.