9. National Pediatric Urology Congress

View Abstract

Oral Presentation Short - 23

Reconstruction of the high confluence urogenital sinus abnormalities with perineal prone approach without division of the rectum

S Sabuncu*, M Olguner**, OZ Karakuş**, O Ateş**, G Hakgüder**, FM Akgür**
*Dept. of Pediatric Surgery, Dokuz Eylül University, Medical School, Izmir, Turkey
**Department of Pediatric Surgery, Division of Pediatric Urology, Dokuz Eylül University, Medical school, İzmir

Vaginal reconstructions is the most important part of the urogenital sinus reconstruction. Different techniques may be used in different anatomical variations. Flap vaginoplasties in low confluence, total urogenital sinus mobilization in moderate confluence and perineal vaginal pull through in high confluence are widely used operations.

Division of the vagina from the urethra is the most difficult part of the perineal pull through operations. Posterior saggital approaches with division of the rectum have been described to facilitate division of the vagina. However, division of the rectum is main disadvantages of these operations. İn 1997 Rink et al has been described perineal prone approach without division of the rectum. We would like the present the operation technique and the result of our patients operated with this method.

We used perineal prone approach technique in five patients with high confluence. The operation was performed in single stage and clitoroplasty was added if required.

The mean age was 18.4±11.5 months (8-24 months). The diagnosis of the patient were pure urogenital sinus in one patient and congenital adrenal hyperplasia in the others. Postoperative follow up was mean 4.2 years and uneventful in all patients. No patient needed division of rectum and/or colostomy. Urination or defecation problem were encountered in any patients postoperatively.

Perineal prone approach without division of the rectum provides excellent exposure and seems feasible method in high confluence patients.   

Yüksek konfluensli ürogenital sinüs anomalilerinin rektumu kesmeden perineal prone yaklaşım ile düzeltilmesi

S Sabuncu*, M Olguner**, OZ Karakuş**, O Ateş**, G Hakgüder**, FM Akgür**
*Dokuz Eylül Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
**Dokuz Eylül Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı, İzmir

GİRİŞ

Urogenital sinüs anomalilerinden vajinal rekonstrüksiyon bu hastaların tedavisinde ki en önemli aşamalarındandır. Çeşitli anatomik varyasyonlarda değişik teknikler uygulanabilir. Perineye yakın açılan vajenlerde flap vajinoplastiler, orta yükseklikte konfluensi olan hastalarda total ürogenital mobilizasyon ve yüksek konfluensli hastalarda ise perineal vajinal pull-through operasyonları en yaygın olarak kullanılan ameliyatlardır.

 Perineal pull- through ameliyatlarında ameliyatın en zor aşaması vajenin üretradan ayrılmasıdır. Ameliyatın bu aşamasını kolaylaştırmak amacı ile rektumu keserek yapılan posterior saggital yaklaşımlar tanımlanmıştır. Ancak rektumun kesilmek zorunda kalınması bu ameliyatların en büyük dezavantajıdır.1997 yılında Rink ve arkadaşları rektumu kesmeden perineal prone yaklaşımı tanımlamışlardır.

 Biz de bu yöntemle ameliyat ettiğimiz yüksek konfluensli hastalarımızdaki sonuçlarımızı ve ameliyat yöntemini paylaşmak istiyoruz.

MATERYAL-METOD

Ürogenital sinüs anomalisi nedeniyle ameliyat ettiğimiz hastalardan yüksek konfluensli  beş hastayı rektumu kesmeden perineal prone yaklaşım ile ameliyat ettik. Ameliyat tek seanslı uygulandı ve gerekli hastalarda kliteroplasti eklendi.

BULGULAR

Beş hastanın ortalama yaşı 18.4 ±11.5 sd ay (en büyük 24 ay, en küçük 8 aylık) idi. Hastaların tanıları ürogenital sinüs anomalisi ( 1 hasta), diğer hastaların konjenital adrenal hiperplazi idi. Hastaların ameliyat sonrası takip dönemi ortalama 4.2 yıl olup sorunsuz seyretti. Hiçbir hastada rektumu kesme veya kolostomi gereksinimi olmadı. Hiçbir hastada idrar ve/veya defekasyon problemi oluşmadı.

SONUÇ

Rektumu kesmeden perineal prone yaklaşım sağladığı güzel çalışma açıklığı ile yüksek konfluensli hastalarda uygun ve güvenilir bir yöntem olarak değerlendirildi.

Close