31st Annual Congress of Turkish Pediatric Surgical Association

View Abstract

Oral Presentation - 47

Our experiences in hypospadias repair

Aim: Hypospadias is a common developmental anomaly. Following treatment fistula formation is the most important complication which is closely related to hypospadias type and implemented treatment.  In this study, we aimed to evaluate the clinical characteristics of the patients treated in our department and investigate the factors affecting postoperative complications.

Materials and methods:  Between March 2005 and July 2013, a retrospective investigation of the patients with hypospadias who were operated in our department was conducted. Patient demographics, admission types, hipospadias types, treatment modalities, and treatment processes were assessed.

Results: A total of 253 patients with a mean age of 6.3±2.7 were enrolled to this study. Hypospadias repair was implemented on 244 patients, whilst chordee correction was performed on 9 patients who have not been operated for urethroplasty, yet. Of the patients, 89% were primary, and 11% were secondary cases. Hypospadias types were glanular in 46.6% (n=118), distal in 45.8 % (n=116), and proximal in 7.5% (n=19) of the patients. Endocrine (47.4% n=9, p<0.001) and genitourinary (52.6% n=10, p=0.045) system additional anomalies were significantly higher in patients with proximal hypospadias. Chodee was present in 27.7% (n=70) of the patients. MAGPI was performed on 48%of the patients, Snodgrass and other tubularization methods were implemented on 39.3% and 12.7% of the patients, respectively. There was no significant difference between polydioxanone and polyglactin usage, in terms of fistula development, and fistula formation ratios were 23% and 22.7%, respectively (p=0.979). However, meatal stenosis was developed in 28.4% of the polydioxanone used patients (n=21) and in 4.5% of the polyglactin used patients (n=1), and the difference was statistically significant (p=0.02). The mean duration of urinary stent was 5.3±3.9 days, and median hospital stay was 8 (1 to 21) days.

Discussion: In this study, although the proximal hypospadias ratio was distinctly lower than the literature, endocrine and genitourinary associated anomalies were higher in accordance with the literature. Suture materials did not affect fistula development, however, significantly affects meatal stenosis. We conclude that the implemented surgical procedure is more important than suture material, in terms of fistula development.

Hipospadias onarım tecrübelerimiz

Amaç: Hipospadias üretranın sık karşılaşılan gelişimsel bir anomalisidir. Tedavi sonrası en önemli komplikasyon fistül gelişimi olup, hipospadias tipi ve uygulanan tedavi ile yakından ilişkilidir. Bu çalışmada kliniğimizde tedavi edilen hipospadiaslı hastaların özellikleri ve postoperatif komplikasyonlar üzerine etkili olan faktörleri araştırmayı amaçladık.

 Gereç ve Yöntem: Mart 2005 ve Temmuz 2013 tarihleri arasında kliniğimizde hipospadias nedeniyle tedavi edilen hastalar geriye dönük olarak incelendi. Hastaların demografik verileri, başvuru şekilleri, hipospadias tipleri ve uygulanan tedavi yöntemleri ve tedavi süreçleri değerlendirildi.

Sonuçlar: Çalışmamızda ortalama yaşları 6,3±2,7 olan toplam 253 hastanın 244’üne hipospadias onarımı yapılmış, 9’una ise kordi düzeltilmesi uygulanmış, üretroplasti henüz yapılmamıştı. Hastaların %89’u primer, %11’i sekonder olguydu. Hastaların%46,6’ında glanuler (n=118), %45,8’inde distal (n=116) ve  %7,5’inde proksimal (n=19) hipospadias mevcuttu. Proksimal hipospadiaslı hastalarda sırasıyla endokrin sistem (%47,4 n=9, p<0.001) ve genitoüriner sistem (%52,6 n=10, p=0.045) anomalileri istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazla bulundu. Hastaların %27,7’sinde (n=70)kordi mevcuttu. Hastaların %48’ine MAGPI uygulanırken, %39,3’üne Snodgrass ve %12,7’si,ne diğer tübülerizasyon yöntemleri uygulandı. Tübülarizasyon materyali olarak polydioxanone ve polyglactin kullanımı ile fistül gelişimi açısından anlamlı fark saptanmadı, fistül gelişim oranları sırasıyla %23 ve %22,7 olarak bulundu (p=0,979). Ancak polydioxanone kullanılanların %28,4’ünde (n=21), polyglactin kullanılanların %4,5’inde (n=1) meatal darlık geliştiği ve istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (p=0,02). Hastaların ortalama üriner stentli kalış süresi 5,3±3,9 gün ve ortanca yatış süresi ise 8 (1-21) gün olarak bulundu.

Tartışma: Çalışmamızda proksimal hipospadias sıklığı literatüre kıyasla belirgin az bulunmuş olup, ek endokrin ve genitoüriner sistem anomali oranı literatürle uyumlu olarak yüksek bulunmuştur. Kullanılan sütür materyalinin fistül gelişimine etkisi olmamakla birlikte, meatal darlık gelişiminde etkili olduğu bulunmuştur. Fistül gelişiminde kullanılan sütür materyalinden daha çok uygulanan cerrahi tekniğin önemli olduğu kanaatindeyiz.

Close